12 Eylül 2009 Cumartesi

Bir Shot Yapana

Ormanda, çadırların kurulu olduğu alanda oturuyorum. İlk gecemiz olması nedeniyle insanlar enerjik bir şekilde sahne önünde dans ediyor... yüzyetmiş Bpm'lik* müzik, bulunduğumuz koyu, ormanı ve tüm karşı kıyıyı, aynı zamanda da beynimin içini tatlı zonklamalarla inletiyor. Üstünde asılı tabelaya göre binsekiayüz yaşında olan karşımdaki ağaca odaklanmış bakıyorum, arada benim gibi dansetmekten, tepinmekten yorulmuş insanla, biraz soluklanmak için gelip gidiyorlar. "Kalkmalıyım" diye düşünüyorum ama ağacın yaşlılığı devasalığı beni öylesine etkilemiş ki yerimden kımıldayamıyorum.

Karşımda duran ağaç şu an ki görünümüyle gerçekten korku ve dehşet verici... Gecenin karanlığında daha çok siyah gözüken gövdesinin bazı kısımları daha yeni yükslmekte olan dolunayın ışığıyla aydınlanmış, gümüşi... Birden ağacın gövdesinin ortadan ayrıldığını içinden çıkan yeşil renkli cin'in beni kolumdan tutup ağacın içine doğru çekmeye çalıştığını farkediyorum... Cin'e direnmeye kalksamda bunda zorlanıyorum, kafam ağacın gövdesi içinde kaybolmak üzereyken artık herşeyin boşa olduğunu düşünüp direnmeyi bırakıyorum. Nefesimi tutup Cin'in çekim kuvvetine kendimi bırakıyorum. Tekrar bir korku tufanına kapılıp olacaklardan kaçabilmek için gözlerimi kapatıyorum.


Gözlerimi kapatır kapatmaz, yüzü geliyor önüme... Bir neşe kaplıyor içimi, dudaklarına dokunuyorum, kenarlarını çiziyorum parmak uçlarımla, ağzın sanki benim elimden çıkmış, ilk kez benim dokunuşlarımla hayat bulup aralanıyor sanki. Bir elim göğsünün üstünde kalbinin atışını hissedebiliyorum, her atış kalbimde yeni bir deprem yeni bir çoşku kasırgası yaratıyor, elime bulaşan sıvıyı o an farkediyorum, bakıyorum ve yüreğinden sızan kanı görüyorum. Çok kısa bir panik havası dolanıyor yüreğimde ama hemen rahatlıyorum. Her nasılsa içimdeki enerjinin seni iyi edeceğinden eminim.

Karşımda duruyorsun ve öylece gözlerimin içine bakıyorsun, birbirimize gittikçe yaklaşıyoruz, gözlerimiz bir oluyor, soluklarımız sıcak; birbirine karışıyor... Elimle çizdiğim ağzın buluyor ağzımı, dillerimiz birbirine değiyor tek ses soluklarımızın sesi, bir tat bir koku ki anlatmak mümküi değil... İşte o an elimi doluyorum belime seni kendime doğru iyice çekiyorum, sanki istediğim tenlerimizin birbirine girmesi, sanki istediğim ikiyi bir etmek... İkimizinde ağzı çiçek ve bal dolu sanki, dolanıyoruz yılan gibi, öpüşmeye devam ediyoruz,hızlı hızlı... Birbirimizi ıssırıyorsak eğer acısı tatlı...nefeslerimiz alev olup yakıyor bizi, soluklarımız kesilip, kısa anlık bir boğuluşla koşuyorsak ölüme bu anlık ölüm güzel... Tek bir tükürük ağzımızdaki, binlerce tropik meyve tadında... İki neredeyse bir olmuş, kalbinin atışını hissediyorum yüreğimle aynı ritmde, bir kelebeğin kanat çırpışı gibi... Kalbinin üstüne bakıyorum yaran iyileşmiş , sana bakıyorum gülümsüyorsun güvenle ve iki yanağında iki küçük gamzeyle... burnumu saçlarının arasına uzatıyorum... kokun geliyor hayat gibi...

Birden kendime gelip gözlerimi açıyorum, ardından arkadaşlarımın sesi geliyor ellerinde tekila şişesiyle...

- hey nerdesin be! seni arıyoruz her yerde hadi gel, bir shot yapana yanında kova bedava...

Kahkahaları yükseliyor ardından, yüzümde biraz muzır, biraz utangaç bir gülümseme...



* Bas per minute: Müzikte bir dakikadaki bas vuruşu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder