14 Eylül 2009 Pazartesi

Anladım


deli çağlayanlar gibi;
aktım, duruldum...
sonra yüzümü döndüm senden yana
el etek çekmiş heykelin karşıladı beni
gönül kapında.
anlattım bir zaman,
anlamadın...

anladım,
an gibi kaldım yüzüm soğudu.
anladım,
bir yerim yok belli,
iklimin soğuk,
kürküm çok eski.

anladım bu heykel senin heykelin
sen ki mağrur ve mantıklı,
sanki yoksun...
oysa gözlerine bakınca
olduğun kadar varsın,
ne ağzı kokan bir sokak fahişesi,
ne yalın ayak,
başı çıplak bir sokak bebesi;
olduğun kadar varsın,
olduğun kadar var olacaksın durduğun şehrin ayazlarında.

sana güzel söz işlemez.
kaldı ki ben kahin değilim,
bilmem olmayandan aşk koklamasını.
bir akşam vakti tepemizde uçuşan kelebekleri sevdiğimiz kadar sevdim seni...

durma heykel elini çabuk tut!!!
sen soğuksun ya,
ben cehennemim.
sana ateş getiririm yezidi toprağından,
sesim düştüğünde yan diye,
üstüne yüreğimi döküyorum


eylül 2009
muğla

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder